Taraftar

Hayatımızın merkezinde yer alan bir kavram; onlarca, yüzlerce veya milyonlarca insanın bir unsura tutkuyla bağlı olma durumları yani fanatiklik, fanatizm. Nedir, ne değildir¿
Fanatiklik veya fanatizm, sözlüğe göre; Yüksek sempatinin ve sevginin marka, kurum, fikir, din, ırk, topluluk veya kişinin üzerinde yoğunlaşması şeklinde tanımlanmış. Eş anlamlısı olarak “bağnazlık” kelimesi verilmiş. Yani fanatizm, körü körüne bağlanmanın ta kendisi…Şöyle etrafınıza bir göz gezdirdiğinizde fanatizmin örnekleriyle karşılaşmamanız neredeyse olanaksızdır. Her alanda karşımıza çıkar örneğin; en basitinden futbolda -en zararsız olanı diyebilirim- takım fanatizmi, siyasette siyasi parti fanatizmi, düşünce fanatizmi, birey ve topluluk fanatizmi ve daha fazlası…
Peki insanların fanatizme ihtiyaç duymasını yani belli kalıplara girmesini gerektiren ne? Evet, cevap olarak menfaat, çıkar ve bunun gibi cevaplar verebiliriz. Özgür düşünce yapısını körelten ve düşünce yapınıza gem vurmanızı gerektirecek hiçbir durum söz konusu değil. İnsanların, belirli düşünce yapılarına bağlı kalmaları veya bir kişiye bağlı kalmaları ne kadar doğru? Bağlı kaldıkları düşünce yapısının emrettiği şeyleri veya fanatiği oldukları kişinin dediği şeyleri sorgulamadan fiile dökmeleri ne kadar doğru? Peki insanların bu derece sevdikleri bir kişinin yanlış yapabileceği ihtimalini kesinlikle düşünmemeleri ve bu düşünceyi akıllarında imha etmeleri ne kadar doğru?
Bana sorarsanız…
İnsanların; düşünce yapılarına, kişilere veya herhangi bir öğeye bu kadar bağlılıkları son derece yanlış. İnsanı insan yapan sorgulama, düşünme, mukayese etme, araştırma, irdeleme gibi birçok özelliğini körelten ve saf dışı bırakan bir yol veya yöntem bence meşru değil.
İki insan düşünün biri fanatizmin doruklarında yaşayan mutaassıp biri, diğeri ise açık görüşlü herhangi bir kalıba girmemiş tamamen kendi fikir yapısını oluşturmuş, aklı hür birisi. Bu iki insanın ortak bir konu hakkında çalıştıklarını varsayalım.  Mutaassıp olan kişi bağlı olduğu fikir çerçevesinin dışına çıkmak istemeyecek ve bu fikir yapısının dışına çıkmayı günah sayacaktır. Bağlı olduğu fikrin yanlışlarını doğru kabul edecektir. Açık görüşlü bir insan ise sorguladıktan sonra araştıracak ve elde ettiği verileri karşılaştırıp daha verimli bir çalışma ortaya koyacaktır. Herhangi bir fikrin tesiri altında kalmakta aynen bizi de bu şekilde köreltir. Bu sebeple doğru değildir.
Fanatizm adına, bakış açımızı biraz değiştirirsek -bağnaz insanların yapamayacağı bir etkinlik- fanatizmin bize verdiği diğer bazı zararları da görebiliriz. Mesela savaşlar, kavgalar, kırgınlıklar ve bunlar gibi birçok zarar. Örneğin düşünsenize tarihte ki bir kişinin fanatiği bir insan ile konuşuyorsunuz ama karşınızdaki insan o kişinin asla yanlış yapmayacağını düşünüyor. Eğer sizin o kişinin yanlış yaptığı hakkında düşünceleriniz varsa sizle selamı sabahı kesiyor. Eminim sizde benim gibi rahatsız edici bir durum olduğunu düşünüyorsunuzdur. Yani bir bakıma, fanatizm sizce de bencillik tezahürü değil mi? Aynı fikirde olan canım farklı düşünen kapı mandalım mantalitesi! Bu bağlamda dünya da bugüne kadar meydana gelen savaşların, zulümlerin zamana göre farklılık gösteren fanatiklikten kaynaklandığını söylemekte yanlış olmaz.
Maalesef ki; bizim ülkemizde de oldukça yaygın olan ve başlarda da belirttiğimiz gibi özgür düşünce yapısına gem vuran fanatizmin, bizim hayatımız için de pek sağlıklı bir zemin oluşturacağını sanmıyorum. Toplumun bir parçasıyız ve genel kurallar, kanunlar ve etik davranışlar bütünlüğünde kendi düşünce yapımızı oluşturabiliriz ve birbirimize bu sayede bir şey katabiliriz. Farklı insanlara, farklı düşüncelere açık olmak her zaman bize bir şeyler katacaktır. Şöyle düşünün; Bir tablonun her yerinin beyaz olması onu güzel kılmaz tuale vurulan mavi, yeşil, kırmızı fırça darbeleri onu güzel kılacaktır. Biz bu dünyanın, bu ülkenin vatandaşlarıyız, benim tavsiyem her türlü fanatizmi çöpe atmak ve faydalı olmaya çalışmak. Biz insanız çünkü, ne taraf olmalıyız ne de taraftar…
Yazar| Mustafa Bölükbaş

Yorumlar