Hissettiren Düşündüren Öğreten

   Bir kitap hayal edin sayın okur. Detaylı bir şekilde hayal edin bu kitabı; kitabın kapağındaki resim, kitabın adı ve diğer ayrıntıları zihninizde tasvir edin. Bu kitabı hayalinizin merkezine alarak uygun gördüğünüz bir hızla kitabınızdan uzaklaşın ve uzaklaştıkça dergi, televizyon, makale, deneme, internet, videolar ve video ağları, kurslar, gazete, daha önce yapmış olduğunuz planlar, programlar, deneyimleriniz ve hayalleriniz gibi bütün bu materyallerin ve unsurların yıldızlar gibi uzayınızı kapladığını düşünün. İşte sizi donatan, size aktarılan, size öğreten, sizi eğlendiren evrendesiniz. Burada sadece size fayda sağlayan öğeler var...

    Kitabı neden merkeze koyduk? Bir fikriniz var mı?

   Çünkü kitap evreninizdeki en etkili elemandır ve en köklü elemandır. Size hayal ettiren, size etkin bilgi veren, bildiklerinizle alakalı doneler, metotlar veren ve bildiklerinizi detaylandıran en önemli etmen. Yalnızca; doğru yazılmış bir kitabı, doğru okuduğunuz takdirde en fazla verimi alabilirsiniz. Kitapların çok fazla kuralı içeren bir yapısı var; söz dizimi, dilbilgisi, kelimeler, alfabe, noktalamalar, sayfa düzeni, ana fikir, tema vesaire vesaire. Yazar veya yazarlar, bu kaideleri yerine getirdikleri sayede okur için fayda sağlayabilir olurlar, tabi ki ufak tefek hataları göz ardı edebiliriz.

   Yazar üstüne düşeni yaptıktan sonra, okur kitaba ne kadar doğru yaklaşırsa; o kadar anlayacak ve hayatıyla o kadar özdeşleştirecektir. Ancak bir şey var ki çoğu birey filmleri ve dizileri; polisiye romanlara, bilim kurgu ve romantik kurgu kitaplarına tercih ediyorlar. Bunun birçok sebebi olabilir fakat en etkili sebebi kitapları filmselleştiremediklerindendir. Filmselleşleştirmek? İlk defa duyuyorsunuz sanırım, ben de ilk defa yazıyorum. Filmselleştirmek, aslında az önce bize öğreten evrenimizin hayalini kurarken ki yaptığımız eylemin tam adıdır. Kendi zihninizdeki bir sahnede, yapımcısı beyniniz, oyuncusu kendiniz ve seyircisi bizzat saygıdeğer siz olan bir filmden bahsediyorum. Okurken bunu yaparsanız, daha fazla keyif alacağınızı etkili öğreneceğinizi söylüyorum. Kimse filmi 0.25x hızda izlemeyi sevmez tabi bunun için hızlanmalısınız 1.5x olmasa da 1x sizin için ideal hız olacaktır. Beyninize güvenin, gözleriniz eğitildiğinde iki, üç ve dört kelimeyi birden görebilir.

   Peki kitaplarda ne var da düşünürler, fikir adamları başta olmak üzere insanlar, insanlardan kitap okumalarını istiyorlar?

   Kitaplar, dünyanın en eski iletişim, bilgi, araştırma, aktarım, yolculuk ağı ve entelektüel birikiminiz için kilometre taşlarıdır. Kitaplar, aynı zamanda insanları uyandırma aracıdır. Size, bana kitapların söylediği, enteresan bir şeyden bahsedeyim. Size herhangi bir uzvunuzu veya vücudunuzun herhangi bir bölgesini, felç edeceğimi söylesem bana ödeme yapmayı kabul eder miydiniz? Mazoşist bir hayat tarzı yaşamıyorsanız, “Hayır” cevabı vermenizi doğal buluyorum. Ancak, insanlar bunu kabul ediyorlar ve hatta yüzlerinin felç olmasına izin veriyorlar. Adı “Botox”. Evet, sahneye “Ama nasıl olur?” sorusunu davet ediyorum. Botox, botolinium adlı bakteriden elde edilen nörotoksik bir salgının deri altındaki kaslara enjekte edilmesiyle sinir ve kas sistemi arasındaki bağın zedelenmesine sebep oluyor ve bu işleme maruz kalan insanlar stres, yaşlanma olaylarına verilen cildin kırışıklık tepkisinden kurtuluyorlar. Gülümsemeleri ve ifade biçimlerinde bu esnada ciddi hasarlar alıyor. Bu bilgiyi aldıktan sonra, botoksa karşı bakış açım değişti. Olayın aslında diğer bir olayla benzerliği dikkatimi çekti. Bu olay ise; bir katliamda bahsedilen nörobiyolojik kimyasal bomba ile gelen elma kokusunu içine çeken insanların, bütün kas ve sinir sistemleri arasındaki nörolojik ağ yok olmuştu. Yapabildikleri tek şey, sırtüstü düştüklerinde tavana bakabilmekti; göz kapakları açıksa tabii. Bir kitap düşünmeme ve öğrenmeme imkân vermişti, kitaplar bu eylemleri içermesiyle de zihninizi harekete geçirici bir özelliğe sahiptir. Karşınızdaki insanla konuşurken okuduğunuz kitaplar okumadığınız o anda da zihnin kontrolünü elinde bulundurur ve siz konuşurken daha kondüktif, daha etkili konuşmanızı sağlayacaktır. Mesela, yaşadığım bir hadiseyi paylaşayım sizle; bir iş görüşmesine gittim. Oldukça başarılı ve variyetli bir iş adamı, beni karşısına almış, sorular soruyordu ve genel müdürden odaya gelmesini istedi. Genel müdür, jilet gibi bir takım elbiseyle, jilet gibi bir giriş yaptı. Bana sorular sormaya başladılar ve bu sorular için zihinlerinde ön metinler oluşturmaya ve bunları kibar ve bulundukları makamın tesiri bir üslupla bana aktarıyor ve daha sonra sorularını soruyorlardı. Sıkıcı görünse de keyifliydi. Nasihatlere evirilen ön metinlerde, genel müdürün kullandığı bir cümle dikkatimi çekti. “Evlilik; entelektüel kesimlerce sonraki sıralara konulsa da en girift, en önemli, en tatlı meseledir.” dediğinde “girift” kelimesini nerden hatırladığıma dair bir fikrim yoktu. Genel müdür, tatlı ve önemli olduğunu düşündüğü bir meseleyi neden karmaşık ve problemsel olarak görmüştü ki! Ya da kelimeyi tam manasıyla bilmiyor muydu? Bu bir kenarda dursun ve buradaki önemli noktaya değinelim; Karşımızdaki insanların kibar oluşları, onların çok fazla okuduğunu bize düşündürse de siz daha fazla okuduğunuzda onların hatalarını görebilme imkânı veriyor kitaplar. Fark ettiniz mi! Bu olayı anlatarak bir tecrübemden bahsettim ve kitaplar bunu çok fazla yaparlar. Yazarın 30 yılı aşkın deneyimi bir kalem ve matbaa ustasının emeği ile iki karton kapak arasındaki 300 sayfaya sığdırılır. Yazar, size çok fazla şey anlatabilir; yapmanız gerekenleri, söylediğinizde daha iyi hissedeceklerinizi ve hatta adım atmanız gereken yerleri. Bir yazar sayesinde, bir kitap aracılığıyla daha iyi bir insan olabilirsiniz. Örneğin; yazar, size ırkçılıktan uzak durmanız gerektiğini söyleyen kocaman bir pankart verse, üzerinizde bir etkisi olabilir mi? Fakat, size dahil olduğu farklılıkların uğradığı ırkçı bir deneyimden bahsederse, ırkçılığa bakış açınızı değiştirebilir. Çünkü bizler, birer insan olarak başka bir insanın yerine kendimizi koyduğumuzda, beynimizde ki acı matrisini -bu matris elinize sivri bir cisim battığında duyduğunuz acıyla oluşan matrisin aynıdır ki- aktif hale getirmiş oluruz. Bu da bilimsel olarak acılara ve hüzne ortak olabildiğimizin kanıtıdır. Yani; kitaplar aynı zamanda size hissettirir ve hisler aracılığıyla da size bakış açısı kazandırırlar.

    Evet, sevgili okur!

   Seninle, öğrendiğimiz evrenin merkezindeki kitaba değindik ve basit gibi görünen, karton kapaklı sayfaların aslında çok daha fazla yadsınamaz özelliği olduğunu bilmenizi isterim. Sorgulamaktan, okumaktan, araştırmaktan ve öğrenmekten vazgeçmeyin. Bizi, ösosyal toplumlara evirecek eylemler kısaca bunlardır. Öğrendiğiniz ve size öğreten evreninizdeki her şey çok önemli ve kıymetli, ancak ve ancak size hissettiriyorsa, düşündürüyorsa, daha iyi birer insan olmayı öğretiyorsa.

    Sağlıcakla kalın…

Yazar| Mustafa Bölükbaş

Yorumlar